Söz verdiğimiz üzere blogu daha sık güncelliyor ve 1 Mayıs için Öteki Zeynep’in yazdığı yazıyı sizlerle 1 Mayıs’tan yalnızca 13 gün sonra (iki hafta bile değil bakın) paylaşıyoruz! Daha önce bunu bile yapamadığımız için, bu başarıdan dolayı kendimizi tebrikliyor, hepimiz birer kariyer koçu kişisel gelişim nlpcisiymişizcesine kendimizi alkışlıyor ve yazımızı dünyanın tüm ötekilerine sunuyoruz.
Dayanışmayla…
—
Pazar sabahı buluştuk. Heyecanlıyız. İlk kez 1 Mayıs’a bisikletlerimizle katılacağız. Üç saatlik bir çalışmanın sonunda kırmızı- siyah isyankâr ve umutlu pankartımız ortaya çıkıyor. Sloganımız İzmir’de 1 Mayıs alanına çıkan Karşı Bisiklet’le ortak: “Bisiklet Emektir!”
1 Mayıs sabahı İnsan Hakları Anıtı’nın önünde buluşuyoruz. 5 kişilik bir bisikletli grupçuk olduğumuz anda yanımızda üç dört sivil polis bitiveriyor. “Burada mı buluşacaksınız?” “Ne zaman toplanacaksınız?” gibi soruları var. Biz onlardan pek haz etmiyoruz. Onlar da bizim takmaz halimizden pek hoşlanmıyorlar. Eh zaten biz de gara doğru yola çıkıyoruz. Öncesinde gar önünde açacağımız minik kahvaltı soframız için peynir, zeytin, ekmek, su almayı unutmadan. Tam da güne ve bize yaraşır şekilde pankartımızı bisiklet arkasında taşımışız. Tam da güne uyan bir soframız var ayrıca. Gar önünde birikmeye başlayan kalabalıkların arasından geçip gar merdivenlerinin soluna yanaşıyoruz. Pankartımızı açıp duvara yaslıyoruz. Güzelim tişörtlerine iç geçirerek baktığımız Solfasol dergisinden arkadaşlar da geliyor yanımıza. Soframızın başı kalabalık ve yine güne uygun bir ruh haliyle ekmeğimizi bölüşüyoruz.
Kortejin oluşması ve yola çıkmak iki saatten uzun bir zaman alıyor. Bu arada duvara yaslayıp dinlendirdiğimiz bisikletlerimizi yanımıza alıp yavaş yavaş kendimize bir yer belirlemeye başlıyoruz. Ötekiyiz ya kendimizi en rahat hissettiğimiz yer ötekileştirilmişlerin yanı oluyor. Patronsuz, pezevenksiz bir dünya isteyen hayat kadınları ve her rengi içinde taşıyan, “Batsın! Batsın! Ahlakınız batsın!” diye haykıran Gökkuşağı’yla, “Düş peşindeyim, düş peşime” diyen anarşistlerin arasında düşüyoruz yola. Morlu, coşkulu feministlerin sesleri de hemen yakınımızda.
“Bisiklet Emektir!”
Bu buluşma güzel oluyor doğrusu. Birbirimizin dertlerini ve taleplerini dinleyip sloganlarımızı paylaşıyoruz. Biz Gökkuşağı’nın davullu sloganlarına bisikletlerimizin zilleriyle eşlik ederken onlar “Arabadan in bisiklete bin!” sözlerimize gülümseyerek ses katıyorlar. İş güvencesini, sendika hakkını kazanarak yaşlandığında bir nebze daha fazla insan gibi yaşamak isteyen seks işçisi ablamız gülerek “Benim için de pedallayın kız!” diyor coşkuyla. İçimizdeki homofobiyi ve her türlü ötekileştirmeyi alt etmenin en güzel yolunun yan yana yürümek olduğunu deneyimlemiş oluyoruz bu süreçte. Gittikçe ısınan havanın, tepemizde yükselen güneşin altında, bisikletlerimizle gıdım gıdım ilerliyoruz Kızılay’a doğru. İnsanların yüzünde bisiklet görünce istemsiz ortaya çıkıveren çocuksu gülümseme ve bisikletin büyüsünün yarattığı hemen sohbete girme hali daha bir şen kılıyor bizleri. Eylem alanına girerken arama noktalarına yanaşıyoruz. Bisikletle arama kabininden geçmek bizde ve büyük bir olasılıkla polislerde tuhaf bir hal içindeymişiz duygusu yaratıyor.
Bisiklet sınırsızlığın, bisiklet özgürlüğün, bisiklet emeğin temsili bizce. Tüm kişisel nedenler bir yana belki de bu yüzden bisikleti bu kadar çok seviyoruz. Bu yılın 1 Mayıs’ında ötekilerle yan yana durmamıza daha bir coşku kattığı için daha bir sevdik bisikletlerimizi.
1 Mayıs’tan Öteki fotoğrafları için tıklayın, tıklatın.